Tel: 0212 533 27 95

Bize Yazın
İsim
Email
Şehir


 

Güllühan Işık

 

Son dönemlerde özel TV kanallarında yoğunlaşan kadınlara yönelik programlar dikkatimi çekiyor. Hemen hepsi  kadınların dram dolu yaşamlarını kötü tesadüfler  ve kadermiş gibi sunmaya özen gösteriyor. Mevcut ‘kadın durumunu’, aile kurumunu vs. sorgulamamaya özen göstermekle kalmayıp hikayeleri daha da dramatikleştirerek tüketime sunuyor. İşte bunlardan birkaç örnek:10.11.2003 tarihinde akşam saatlerinde Flaş TV de Medyum Memiş ‘in sunduğu programda gözleri maskelenmiş 16 yaşında bir kız, bahse konu babası. Bir süre önce ,özel bir kanalda ‘kızını zincirleyerek keserle dövdüğü ‘şeklinde haber yapıldıklarını, bunun tamamen düzmece bir haber olup kızının birtakım vaatler sonucu ekranda bu yönde konuşmaya zorlandığını öfkeyle ifade ediyor baba. Gerçekte ise, kızının evden kaçtığını, erkekler tarafından  tecavüze uğradığını,  karşılaştığı gasp olayı sonucunda da cezaevine düştüğünü, kızının da onaylamalarıyla  anlatıyor. Cezaevi sürecinde gördüğü baskılar sonucu jiletlenmiş  olduğu kollarını açıp gösteriyor. Memiş heyecanla ‘Kamera!  Şunu hemen yakın çekime al, herkes yakından görsün ve ibret alınsın’, ve devam ediyor: ‘Kızım yaşın kaç senin? Bu yaşta bayağı da şeyler yaşamışsın, hep kötü davranışlar edinmişsin. Söylemeye dilim varmıyor ama  o adamlar başına bir şey getirdi mi?’,  ‘evet’ cevabını alıyor. Basit bir matematik sorusu sorar gibi . ‘Kaç kişiydiler?’

 -Altı.

Vay be! dercesine anlamlı bir şekilde kızı şöyle bir süzüp (bombayı patlatıyor) ‘İşte, çocukların özgür bırakılmasını savunanlara bunlar ders olmalı sayın seyirciler. Bu bir ibrettir. Başı boş bırakmanın sonunda böyle oluyor maalesef.’ Baba, arada bir yalan haber veren kanalın adını da zikrederek küfürler savururken “bip bip”lerden sonra , Memiş, işaret parmağını sallayarak gürlüyor. ‘Sus! sus! Diyorum  bak! Yoksa  kolundan tutup  dışarı atarım, seni ha! Küfür yok’ diyerek haşlamayı da ihmal etmiyor. Böylece topluma bir ders vermenin  gönül rahatlığı içinde programını noktalıyor, şimdilik.

         Aynı gün içerisinde ‘Yasemin’in Penceresinde’yiz.Evli ve dört  çocuk annesi olduğu halde mahalli bir şarkıcının aklını çelerek evini terk eden kadın hikayesini anlatıyor. Her şeye rağmen mutlu başlayan evlilik bir süre işkence dolu bir hayata dönüyor. Kötü olaylar yine kadını buluyor ve üç çocuğuyla ortada kalıyor. Ancak bu esnada ilk kocasından yardım elli uzanıyor. (Bunu söylerken  göz yaşlarına boğuluyor.) Tüm ezikliğiyle ‘bana ve çocuklarıma  ilk kocam sahip çıktı. Şu an onun ekmeğini yiyorum, biliyor musunuz?’ derken salondaki tüm kadınlardan (şaşkınlıkla) ‘aaa , bravo doğrusu’.  Kadını  birisi “Sen bu kocanın ayağının altına paspas ol.” Bir diğeri, “Sen evli bir kadın olarak dört çocuğunu  nasıl bırakıp başka birine gidersin? Yaptıklarının cezasını çekiyorsun şimdi. Ağlamaya mahkumsun, bunu hak ediyorsun. Ağlamaya devam et.” Yasemin, ortamın kızışmasını fırsat bilerek ”çekilen ipi” daha da sıkıyor. Elindeki mikrofonla  salondakilere dönerek: ‘Bir aşk için  hanginiz çocuğunu bırakıp gidebilir?’ Kadınlar, böylesine  büyük  bir günahı hep bir ağızdan  reddederek ”ASLA!” “ Çocuğum için her şeye katlanırım.” sözleriyle Yasemin’in penceresiyle birlikte perdeyi kapatıyorlar.

         Kanal 7’de “İşte Hayat” . Burada da kadın hikayeleri film formatında verilmektedir. Benzeri yaşam öyküleri  sunulurken genelde kadınların, dine sarılmasına vurgu yapılmakta,  canlı telefon bağlantılarında, inançlı hayırseverlerin yardım ellerini uzatmalarıyla MUTLU SON’a gidilmektedir. 

          Sonuç olarak kadınların payına, özgürlüklerinin ellerinden alınıp, hukuk’ta da  karşılığı olan velayet hakkının aile reislerince  kullanılmasıyla, kadınların “ sınırlı ehliyetliler“ kategorisine çekilmeleri, paspas  olmaları, dinin gücüne daha da sığınıp günahlarından  arınmaları düşüyor. Yani anlayacağınız kadınlar her şeyi ile son damlasına kadar her tür pazarda pazarlanmaya devam ediyor.