|
|||||||||
|
|||||||||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() SIRADAN BİR GÜN Hatice
Saat 8:30, mesai zili çaldı. Bütün işçiler uykulu gözlerle işbaşı yaptılar. Yeni bir gün başlıyordu. Yine her bir saat bir yıl gibi gelecekti. Ben de uykulu bir halde makinemin düğmesini açtım. Uzun zamandır bu atölyede çalışıyorum. On beş kişilik bir konfeksiyon atölyesi burası makinelerin gürültüleri arasında radyonun sesi duyuluyor belli belirsiz. Bütün işçiler kendilerini yaptıkları işlere vermişler. Ben de öyle. Benim ön makinemde Hasan çalışıyor. Onunla aynı işi yapıyoruz Ama dün öğendim maaşı benim maaşımdan daha fazlaymış. Kendi kendime bunun sebebinin ne olabileceğini soruyorum. Onun bir erkek olması ve ev geçindirmesi savları baskın çıkıyor. Benim maaşım aile bütçesine bir katkı yalnızca, yan gelir, evlenme cağıma yaklaşınca çeyizime yatıracağım bütün maaşımı vs. Gitgide emeğimin değersiz olduğuna ben de inanmaya başladım.Zaten emeğimi hiçbir zaman görünür kılamadım. Kafamdan bu düşünceleri atamaya çalışıyorum, o sırada ortada çalışan kadın on çayını dolduruyor. Ortada çalışan erkekler de var ama nedense çay ve bulaşıklarla kadın ortacılar ilgileniyor. Evde özümsediğimiz görevleri işyerinde de yerine getiriyoruz. Zaman bir türlü geçmek bilmiyor. Sonunda...! Öğlen yemeği vakti geldi, bir saatlik mola sonra tekrar işbaşı. Nedense çalıştığımız zaman bir türlü geçmek bilemeyen saat, öğlen paydosunda bize inat daha hızlı geçiyor. Tekrar çalışmaya başlayacağımız sırada aynı atölyede birlikte çalıştığım bir abla merdivenlerden zor bela inmeye çalışıyordu. normal; çünkü dün akşam kürtaj olmuştu ve bugün de işbaşı yapmıştı. Sabah patrona ‘rahatsız olduğunu ve eve gitmek zorunda olduğunu’ söylemişti. Patron da neyin var diye sorduğunda utanarak cevap verememişti bile. Nasıl utanmasın patron da erkekti. ‘Başım ağrıyor’ diye bir cevap verdi. Patron ‘bir baş ağrımasıyla herkes izin isterse işimiz var’ diye çıkışınca o da gersin geriye çalışmak zorunda kalmıştı. İyi ki onun yerinde değilim diye düşündüm. Bazen benim de ağrım oluyor ama izin alıp eve gidemiyorum. Hasta olan abla daha fazla sancılarına dayanamayıp patronu da dinlemeyerek çekip gitti. Bence en iyisini yaptı. Doktora gitmesi gerekiyor ama maddi durumları iyi değildi. Kocası çalışmıyor bu aralar. Hiç olmazsa sigortası olsaydı ama nerede? Kimin var ki zaten? Dokuz yıldır bu mesleği yapıyorum ama benim de sigortam yok. Sigortası olan başka bir atölyede çalışabilirdim ama genellikle böyle atölyeler mahalle dışında. Çalıştığım yer eve çok yakın. Hem patronum da bizim köylü zaten. O yüzden burada çalışıyorum. Biraz sonra makinedeki işlerimiz bitecek, sonra kalkıp ortacılara yardım edeceğiz. Neden hep biz kadın çalışanlar ortacılara yardım ediyoruz da erkekler farklı işlerle oyalanıyorlar? Alışkanlık işte patron bize söylemese bile kalkıp kendimiz yardım ediyoruz. Şu boynum da sabahtan beri ağrıyıp durdu. Kireçlenme var herhalde. Saat 19’u gösteriyor, paydos zili çaldı. Bugünkü mesainin sonuna geldik. Her tarafım felaket ağrıyor. Evli olan kadınlar acele diyorlar çünkü bir an önce eve gidip yemek yapmaları gerekiyor. İyi ki evli değilim diye düşündüm bir an. Benim de acele etmem gerekiyor eve geç kalıyorum. Eve geldiğimde yorgun argın bir kanepeye oturuyorum ama kalkmam gerekiyor. Çünkü üzerime yüklenmiş kadınlık görevleri var. Evin bakımı ve temizliği bizim görevimizdir diye yaygın bir düşünce var. Ama ben bütün bu genel düşünceleri kabul etmek istemiyorum. Kendi yaşantım üzerine daha fazla düşünüp söz sahibi olmak istiyorum.sürekli kendime sorular sorup duruyorum. Neden? Niçin? Kimin için? Bu düşüncelerin, sorgulamalarımın sonunun hiçbir zaman gelmesini istemiyorum...
|
![]() |
![]() |